GÖBEKLİTEPE
İnsanlık tarihini yeniden yazdıracak bulguları ortaya çıkaran Göbeklitepe M.Ö. 9.600 yani günümüzden yaklaşık 11.600 yıl öncesine tarihlenen Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e ait bir inanç merkezidir. İngiltere’deki ünlü Stonehenge'den 6.600 yıl, Mısır Piramitleri’nden 7.100 yıl, Malta Adası’nda bulunan tapınaklardan ise 6.100 yıl daha eskidir. Hiçbir araç gereç yokken devasa taşlarla inşa edilmiş, bu taşlar üzerinde yer alan şekillerle de hayranlık uyandıran bir mirastır. Geleneksel tarih öğretilerini değiştirecek bulguları ortaya çıkaracak Göbeklitepe, gizemi çözüldükçe insanlığı şaşırtmaya devam edecek gibi görünmektedir.
Yaklaşık 11.600 yıl önce Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgede insanlık tarihinin en önemli oluşumlarından biri inşa edildi. Göbeklitepe, Mezopotamya’daki ilk şehirlerden 4.600 yıl, milyonlarca turistin ziyaret ettiği İngiltere’deki ünlü Stonehenge’den 6.600 yıl, Mısır Piramitleri’nden 7.100 yıl, Malta Adası’nda bulunan tapınaklardan da 6.100 yıl daha eskidir.
Göbeklitepe’de yapılan kazılarda, yerleşik yaşama geçişle ilgili mevcut bilgileri altüst edecek bir tarih ortaya çıkmıştır. İnsanlık tarihi, insanoğlunun avcı ve toplayıcı toplumdan yerleşik topluma geçmesi ile başlar. Şanlıurfa’da özellikle Harran Ovası’nı 30-40 kilometrelik mesafelerle bir hilal şeklinde çevreleyen tepelerde bulunan 80 dönümlük alana sahip olan ören yeri, Göbeklitepe, Karahan Tepe, Sefer Tepe, Hamzan Tepe ve Balıklıgöl çevresi Neolitik Dönem’in en önemli bölgeleridir. Buluntular bu bölgede yaşayan insanların ibadetlerini Göbeklitepe’ye gidip yaptıklarını göstermektedir. Ancak bölgedeki yapılar yerleşim alanı olarak inşa edilmemiştir; Göbeklitepe, M.Ö. 9.600, yani günümüzden 11.600 yıl öncesine tarihlenen, Neolitik Dönem’e ait bir inanç merkezidir.
Göbeklitepe, insanlık tarihindeki birçok sırrı açığa çıkartırken çözülmesi gereken birçok gizemi de beraberinde getiriyor. Yapılan arkeolojik araştırmalar göstermiştir ki; Göbeklitepe Neolitik Tapınak Alanı, dönem insanlarının belirli zamanlarda bir araya gelerek ibadet ettikleri bir yerdir. Tapınakların ortasında yer alan “T” biçimli anıtsal dikilitaşların bazıları kollar, eller ve giysi öğeleriyle insan şeklinde biçimlendirilmiştir. Kesin olmamakla beraber tapınağın bizzat onu kullananlar tarafından gömüldüğü öngörülmektedir.
Göbeklitepe, tarımın insanları yerleşim birimleri kurmaya ve sanat ile dini geliştirmeye ittiği tezini çürütüyor. Kazı çalışmaları Yakın Doğu’da başlayan insanlık tarihinde en önemli radikal değişiklerden biridir. Bu değişiklik, insanlık tarihinde bilinen her şeyden öte avcı toplayıcı toplumdan yerleşik hayata geçen ve hayvanları ehlileştiren bir toplum olduğunu işaret ediyor.
TARİH
ŞANLIURFA
Şanlıurfa, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde İpekyolu güzergâhındaki en eski yerleşim yerlerinden biridir. Tarihi gelişim sürecinde, üzerinde birçok bağımsız devlet ve beylik kurulmuş, birçok uygarlığa beşiklik etmiştir. Tarımın ilk olarak yapıldığı, ilk üniversitenin kurulduğu, üç semavi dinin yeşermesine ev sahipliği yapan ‘ateşin Hz. İbrahim’i yakmadığı’, farklı kültür unsurlarının bir arada yaşadığı ve misafirperver insanların harmanladığı kadim bir şehirdir. Şanlıurfa tarihi, Balıklıgöl’de, Nevali Çori’de, Göbeklitepe’de ve bugüne kadar il genelinde yapılan arkeolojik kazıdan, elde edilen bulgulara göre, günümüzden 11.600 yıl öncesine kadar gitmektedir. Balıklıgöl çevresinde yapılan kazı çalışmalarında günümüzden 11.600 yıl öncesine ait insan boyutunda olan dünyanın en eski heykeli bulunmuştur. Şanlıurfa tarihi süreç içerisinde birçok peygambere ev sahipliği yapmış bir şehir olarak ‘Peygamberler Şehri’ adıyla anılmaktadır. Tarihsel birikimiyle birçok medeniyete beşiklik eden bu şehir din, dil, ırk, kültür ve medeniyetlerin buluştuğu, kaynaştığı, bir hoşgörü şehri olmuştur. Şanlıurfa, dün olduğu gibi bugün de insanlıkla paylaşacak önemli değerleri bağrında taşımaktadır.
Yeryüzünde önemli, özel ve kadim şehirler vardır. Bu şehirler geçmişten günümüze tarih, bilim, hukuk, inanç, kültür, sanat, edebiyat, medeniyet gibi insanlık kültürünün oluşumuna ve gelişmesine mekân olmuş önemli merkezlerdir. Arkeolojik bulgulara göre Urfa, dünyanın en eski kenti, insanlık tarihinin başlangıcı, tüm insanlığın ortak ata yurdudur. Urfa taşı toprağı tarihle yoğurulan ve tarihin her döneminde mutlaka izi bulunan; il genelinde ortaya çıkan her arkeolojik bulguda tarihin yeniden yazılmasına vesile olup tarihe kaynaklık eden tarihin gelecekle buluştuğu kadim bir şehirdir. Urfa, ilkel dinlerden, çok tanrılı ve tek tanrılı dinlere ait inançların ve bu inançlarla bağlantılı kültürlerin binlerce yıl yoğrulduğu, kaynaştığı tarihi bir kent olarak kültür ve inanç turizminde birçok peygamberi bağrından çıkarmış bir şehirdir.
SERGİ
Göbeklitepe’deki steller (‘T’ şeklindeki dikilitaşlar) üzerinde bulunan kabartmalı yabani hayvan ve bitki figürleri dünyada heykeltıraşlık ve plastik sanatlarının ilk örneği olarak kabul edilmektedir. Yani günümüz resim sanatının taşa kazınarak yapıldığı en eski resimler Göbeklitepe’de yapılan resimlerdir.
KÜLTÜR VE
MİRAS
İnsanlık tarihi Göbeklitepe’de yeniden yazılıyor...
Göbeklitepe’de yapılan kazılarda, yerleşik yaşama geçişle ilgili mevcut bilgileri altüst edecek buluntular ortaya çıkmıştır. Dünyada kabul gören arkeolojik görüşe göre insanoğlunun avcı ve toplayıcı yaşam biçiminden yerleşik
hayata geçmesindeki en önemli faktör açlık korkusu ve korunma içgüdüsüdür. Ancak Göbeklitepe bu tabuyu yıkar. Zira yapıldığı dönem göz önüne alındığında, yerleşik yaşama geçişte dinsel inanışların da etkisinin olabileceğini
ispatlar.
Günümüze bu denli mükemmel olarak korunmuş şekilde kalması da yapılış yılından yaklaşık bin yıl sonra onlarca ton toprak ve çakmaktaşı ile tamamıyla gömüldüğü bilinen Göbeklitepe’nin niye gömüldüğü de cevabı bilinmeyen sorular listesinde yer alıyor. Tapınaklardaki stilize edilmiş insanları tasvir eden “T” biçimindeki sütunların ağırlıkları 10 ile 15 ton arasında değişiyor. İlkel el aletlerinden başka bir aletin olmadığı bu dönemde sütunların nasıl taşındığı ve dikildiği arkeologlar tarafından henüz çözülemedi. İnsanlığın avcı toplayıcı döneminde yerleşim ve tarım kavramlarından çok uzak olduğu 11.600 yıl öncesinde bu yapıların nasıl tasarlandığı sorusu da henüz cevaplanmadı. Belki tüm bu sorular cevap bulduğunda insanlık tarihi yeniden yazılacak.
Göbeklitepe’deki tapınakları tasarlayanlar ve inşa edenlerin kim oldukları hala kesin olarak bilinmiyor. Hala birçok sır saklayan dev anıtların bulunduğu antik yapı, Büyük Köpek Takımyıldızı’nın Güneş’in ardından gökteki
en parlak yıldızı Sirius’a tapınmak için mi inşa edildi? Milano’nun Polytechnic Üniversitesi’nden arkeo-astronom Giulio Magli, tıpkı İngiltere’deki Stonehenge gibi, Göbeklitepe’nin gök cisimlerinin hareketlerini takip etmek
ve onlara tapınmak için yapıldığını iddia etti. Ancak, Alman Arkeoloji Enstitüsü üyesi Jens Notroff, “Göbeklitepe’deki anıtların bir çatısı olup olmadığını hala tartışıyoruz. Eğer zamanında bir çatı varsa, bu yıldızların
gözlemlenmesini zorlaştıracaktı” dedi. Başta Göbeklitepe olmak üzere, içinde Neolitik Dönem’e ait birçok yerleşim alanı bulunduran Şanlıurfa’nın insanlık tarihinin karanlıkta kalmış sırlarını açığa çıkaracak nice keşiflere
ev sahipliği yapacağını belirtmek yersiz olmayacaktır. Bu durum Şanlıurfa gibi zengin bir tarihi alt yapıya sahip bir kent ile ilgili arkeolojik çalışmaların önemini vurgular niteliktedir.
Göbeklitepe, Harran Ovası’na hakim konumuyla, bugüne kadar çok az bir bölümü kazılmış olmasına karşın avcı ve toplayıcı yaşam biçiminden, dini mekanların biçimlenmesi, tapınak mimarisinin ve sanatın doğuşu, tarım ve hayvancılığa
geçiş sürecini anlamamıza önemli katkılar sağlayan benzersiz bir tarih öncesi yerleşimdir. Türkiye’nin üzerinde yer aldığı coğrafya, uygarlık tarihinin her döneminde önemli bir rol oynamış, sayısız eski uygarlık burada
yaşamış, dönemlerinden izler bırakmıştır. Özellikle son yıllarda yapılan araştırmalarda Neolitik Dönem açısından Anadolu’nun insanlık tarihinde ayrıcalıklı bir yeri olduğu görülmektedir. Günümüz dünyasının uygarlık temelleri
Neolitik Dönem’de atılırken, bu oluşuma Türkiye coğrafyasındaki kültürlerin katkısının, öngörülenden çok daha fazla ve çok daha önce olduğu yeni kazıların sansasyonel sonuçları ile giderek çok daha iyi ortaya çıkmaktadır.
KAZI ALANI
Göbeklitepe üzerinde yapılan jeomanyetik ve georadar taramalarda çapları 20 ile 30 metreye varan daire biçimli 20 adet tapınma amaçlı kullanılan alan tespit edilmiş, bunlardan ancak 6 yapı katı bugüne kadar ortaya çıkarılabilmiştir. Yapılan arkeolojik kazılar, Göbeklitepe’nin olağandışı buluntuları ile dini/kutsal bir buluşma merkezi olduğu kanısını uyandırmaktadır. Göbeklitepe’deki tapınakların yapılış biçiminde ortak bir özellik göze çarpmaktadır. Duvarlarının kalınlığı 1.4 metre olan 12 metre boyundaki ‘T’ biçiminde sütunlar ile çevrilmiş bu tapınakların merkezinde iki ‘T’ biçiminde sütun karşılıklı olarak yer alır. Arkeologlar boyları 3 ile 6 metre arasında değişen bu ‘T’ biçimindeki sütunların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğunu düşünmektedirler. Bunun sebebi ‘T’ biçimindeki sütunlarda görülen kol ve el tasvirleridir. Ayrıca bu sütunlar üzerine işlenmiş hayvan tasvirleri ve soyut semboller bulunmaktadır.
BASIN
İLETİŞİM FORMU
d yapısı
b yapısı
c yapısı
a yapısı
ZİYARETÇİ
MERKEZİ
İnsanlığın en eski bilinen tapınağı olan Göbeklitepe’nin tarihi 11.600 yıl öncesine dayanmakta. Kısa bir sure önce keşfedilmiş olan bu tarihi mekan, daha şimdiden insan toplumlarının oluşumu hakkındaki anlayışımızı yeniden gözden geçirmemizi sağladı. İnsanlığın doğumundan günümüze uzanan, neredeyse el değmemiş bu arkeolojik hazineyi keşfetmek için 2017’de bize katılın.